Hepimiz anne baba olarak çocuklarımız için en iyi olanı istiyor, onları sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetiştirmeye çaba gösteriyoruz. Anne baba olmak ömür boyu süren bir çaba, emek ve özveri istiyor.
Belki de bu yüzden dünyanın en zor, en ağır ve en fazla sorumluluk isteyen görevidir anne babalık. Hiçbir kurum ya da birey bu görevi öğretmiyor bize. Tamamen doğal olarak, çocuk sahibi olduktan sonra ve genellikle de deneyip yanılarak öğreniyoruz.
Bu süreçte zaman zaman hatalar yapabiliyoruz. Hiç istemeden yaptığımız davranışlarımız bazen yanlış sonuçlara da yol açabiliyor. Çocukların dünyanın en masum, en savunmasız ve en kolay kırılabilen varlıklar olduğunu unutmamak gerekiyor oysa. Onları iyi yetiştirmek isterken bazen çok mükemmeliyetçi anne babalar olduğumuz da bir gerçek.
Mükemmelliyetçi tutumlarımız hiçbir zaman mükemmel çocuklar yetiştirmemizi sağlamıyor, aksine kendine güvensiz, içe kapanık, korkular ve kaygılar yaşayan kişiliklere yol açıyor.
Yaptığımız yanlışlar arasında özellikle bir tutum var ki, çocukları birçok alanda sınırlıyor, daraltıyor ve dengesiz davranışlara yol açabiliyor: Zihinsel istismar.
Zihinsel istismarda çocukların özgüvenlerine zarar veriyoruz ve hem temel değerlerine hem de doğrudan kişiliklerine saldırıyoruz. Bu nedenle neler yaptığımıza ve nelere yol açtığına daha dikkatli bakmak gerekiyor.
Sözel ve fiziksel şiddet
Maalesef çocuklarına şiddet uygulayan ve bunu bir eğitim ya da disiplin aracı olarak kullanan aileler hala var. Bütün uyarılara, bütün zararlarına rağmen çocuklarımız önce evde, sonra sokakta ve okulda şiddet görüyorlar. Bir insan yetiştirirken asla uygulanmaması gereken ve çok ciddi yıkımlara yol açabilen bu davranış aslında bunu uygulayanın kişilik sorunlarından kaynaklanan bir durumdur ve maalesef yine pek çok sorunda olduğu gibi sonuçlarına katlanmak zorunda kalanlar çocuklardır. Aynı şekilde sözel şiddet de en az fiziksel şiddet kadar hasar verir ve çocuğun benlik saygısında, kişilik oluşumunda kalıcı hasarlara yol açabilir.
Tehdit
Çocuklara kabul ettirmek ya da yaptırmak istediğimiz en küçük bir davranışta başvurulan bir yöntem olarak tehdit ön plandadır. Korkutarak, tehdit ederek onu sevgimizden mahrum bırakacağımızı, onu terk edeceğimizi, döveceğimizi, onu başkasına vereceğimizi öyle açık bir mesaj olarak veririz ki, bu tehditlerden çocuğun etkilenmemesi ve korkmaması mümkün değildir.
Kıyaslama
Aileler arasında en sık yapılan hatalardan biri de budur. Çocuğu hem başkalarıyla, hem kendi kardeşleriyle kıyaslarız. Oysa her çocuk farklıdır, her çocuğun kendine özgü davranışları vardır. Hiç kimse bir başkasının kişiliğiyle aynı özelliklere sahip değildir ve olmamalıdır. Farklı olmak demek, farklı beğeniler, farklı ilgi alanları, farklı gelişim özellikleri demektir. Sağlıklı anne baba davranışı, bu farklılıklarıyla çocuğu kabul etmek ve kendi yönünü bulmasına yardımcı olmaktır. Kıyaslama yapılacaksa bile çocuğun kendi özellikleri arasında bir kıyaslama yapılmalıdır. Başarılı olduğu bir konu örnek gösterilerek çok yeterli olmadığı alanlarda da aynı başarıyı gösterebileceğine dikkat çekmek çocuğun kendine olan güvenini artıracak ve pekiştirecektir.
Aşağılama
Eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz, bize ters gelen her davranışında çocuğa yönelik ilk tepkimiz onu aşağılamak ve ne kadar yetersiz olduğunu hissettirmek oluyor. Elbette ki anne baba olarak çocuğun doğru yetişmesini, sağlıklı ve güvenli bir birey olmasını sağlayacağız. Bunun için gereken her durumda eleştirilerimizi söyleyeceğiz. Ancak eleştirmek demek, çocuğu aşağılamak, kişiliğine hakaret etmek veya kendisini yetersiz hissetmesine yol açmak demek değildir. Eleştirinin amacı aksayan ya da doğru olmayan yönleri göstermek, bunun yanında güçlü alanlarını öne çıkarmaktır. Güçlü olduğu alanları vurgulamadan yapılan her eleştiri, çocuğu ezmeye ve işe yaramadığını düşünmesine neden olur. Bizim amacımız, korkak,güvensiz ve içe kapanık çocuklar yetiştirmek olmadığına göre tutumlarımızı gözden geçirmek ve yeniden biçimlendirmek daha sağlıklı olacaktır.
Reddetme
Çocuğa aslında istenmediğini, onun varlığıyla ne büyük sıkıntılara girildiğini ifade eden anne babaların da olduğu bir gerçek. Aynı şekilde anne baba ayrılıklarında çocuğu kabul etmemek, sorumluluktan kaçmak, eski eşe olan kızgınlığı çocuğa yöneltmek, yaşanılan sorunların sebebinin çocuktan kaynaklandığını ifade etmek hep bu tip reddedici ebeveyn tutumlarındandır. Özellikle kız çocuk isterken erkek çocuk sahibi olan ya da erkek çocuk beklerken kız çocuk sahibi olan ebeveynlerin tutumları da bu sınıflandırmada yer alır. Çocukların hiçbir etkilerinin olmadığı bu tip olumsuz davranışlar ailelerin sıklıkla uyguladığı psikolojik şiddet türü bir davranıştır ve çocukların gelişimi açısından son derece olumsuz ve ağır sonuçları vardır.
Korkutma
Çocuklara uygulanan bir diğer olumsuz davranış budur. Olur olmaz her şeyle korkutulan çocuklar bir süre sonra kendi başlarına kalamayan, bir yere gidemeyen, kendilerini ifade edemeyen çocuklar haline gelirler ve ağır kaygı bozuklukları yaşarlar. Çocuğu korkutarak eğitmek, disiplin uygulamak mümkün değildir.
Korkutma davranışları çok geniş bir yelpazeyi kapsar. Çocuğu ,cin, peri, hayalet gibi dinsel bir takım figürlerle korkutmaktan öcü, umacı, vb. gibi pek çok simgeyle korkutmaya kadar gider. Gerçek anlam içermeyen korkularla baş etmek çocuk için çok zordur ve henüz somut, soyut kavramları öğrenememiş çocuklar için ciddi olarak yıkıcıdır. Aynı şekilde ölüm, terk edilmek, hırsızlar, katiller gibi gün içinde zaten birçok iletişim kanalıyla çocuğun duyduğu, hatta yüz yüze kaldığı kavram ve olaylar çok daha fazla korkutucudur. Çünkü bunlar gerçektir ve çocuğun bunlardan nasıl korunacağına dair gerçek bir bilgisi yoktur.
psikolog serap duygulu